19 Ekim, 2011

Rilke

Akşamın erken saatlerinde, canınız bir kahve çektiyse ancak karnınız aç değilse, oturup kitap okuyacak bir yer bulmak imkansız. Böyle zamanlarda ne yapacağımı bilemeden dakikalarca dolaştığımı biliyorum. Dün, ılık hava sayesinde, nehir kıyısında bir bankta Pavese'yi bitirdim. Çantamda kalan son iki macaronu yerken, evden çıkmak üzere okuduğum maili düşündüm. 'Bu gece iç, iç, iç ve pasta ye...' diyordu kelimelerini sevdiğim bir kadın. Doğum günlerine dair şimdiye dek duyduğum en doğru şeyi söylemişti belki; 'Çok şey beklemiyorsun ama beklemediğin iyi bir şeyler olsun istiyorsun'
Pasta yiyemedim, fakat çokça içtim. Biraz viski, üzerine birkaç bira. Son tramı kaçırana dek konuşup güldüm La Grange adlı barda. 
Sabaha karşı uyanıp, Rilke okudum bu kez. Düşündüm ki, kaskatı direnmek yerine, ağırlığını duyumsamayı bırakıp yüzleşmek gerek belki iyi ve kötü her şeyle.
Okumak güzel, okudukça uyanmak...
'Lass dir alles geschehen: Schönheit und Schrecken.
Man muss nur gehen: Kein Gefühl ist das fernste.'