Bütün gece uyuyamadım. Bir sağa, bir sola. Kötü rüyalarımın beni terk ettiğini düşünürken, bir gece önce gördüğüm rüyayı anımsadım. Fark ettim ki, kabuslarım devam etse bile artık gece uykularımdan uyanmıyorum ve uyandığımda onları hatırlamıyorum. Hayatta ne çok şeyi geride bırakıyoruz. İnsan, kendi hayallerini bile unutuyor.
Ben küçükken yazar olmak isterdim mesela. Kocaman bir kadın olana kadar bunu istedim. Ayrıntıları çok önemsediğim için belki, ortaokuldan lisenin sonuna kadar onlarca deftere yazılar yazdım. Acemi, içten, komik.
Sonra bir şey oldu, unutmanın bir mesele olmadığını fark ettim. Unuttuğun hiçbir an(ı) veya senden giden hiçbir sızı yok olmuyor. Sana ait bir başka şeye dönüşüyor. Bakışına, duruşuna, yürüyüşüne yansıyan 'bir şey' oluyor.
Zaman geçtikçe kayıt altına alma güdümü de kaybediyorum. Bordeaux'ya geldiğimden beri neredeyse hiç fotoğraf çekmedim. Yürüdüğüm sokakları sadece yaşamak istedim, elimdeki makine bir yük olmaktan öteye gitmedi. Birkaç kez yanıma almış olsam da, deklanşöre üçten fazla bastığımı hatırlamıyorum.
Bazen akan suyu öylece izlemek gerek galiba.