07 Ağustos, 2011

Tenedos

Bozcaada, 12 koy ve 12 burnuyla bir şarap adasıdır. Son yıllarda, ayağa düşmüş bir hali olsa bile, Geyikli'den bindiğiniz vapur adaya yaklaşırken gördüğünüz iskele, balıkçı tekneleri ve evler içinizi ısıtır. Başlangıçta oyuncak bir kasaba gibi görünür. 
Ablam ara sıra anlatır. Küçükken bir kardeşi olması için çok ısrar etmiş. Ben doğduğumda ise yanıma yaklaşıp bana bakmış. Onun için büyük bir hayal kırıklığıymışım. O oyun oynayabileceği yanakları dolgun bir bebek beklerken, ben avuç kadar kara kuru bir kız olmuşum. Geri gönderin bu bebeği demiş.
Geçtiğimiz yaz adaya uzunca bir süre kalmak için vapurla yaklaşırken oyuncak bir kasaba gördüğümde benzer bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Adımımı attıktan sonra ise her şey zamanla değişti. Garip zamanlardı. Nefes almaya vakit bulamayacak kadar çok çalışıyordum. Kavın, üretimin, bağların kokusu üzerime sinmeye başlamıştı. Alışmak tuhaf bir histir. Ada küçük olunca, geçtiğiniz yerden geri dönerken güler yüzle karşılaşırsınız. Herkes birbirinin hikayesini bilir fakat pek dillendirmez. Esnaf arkadaşınız olur, Hafız'ın yerindeki yemeklerden bıksanız bile, Çanlı İbo'dan üzerine çay içmek en büyük zevktir. İşten erken çıkma lüksünüz olduğu günlerde, Lisa'nın yerinde pasta ve kahve keyfi yaparak kitap okumak, zamanı dondurur. İstanbul'dan misafirleriniz gelmişse, onları deniz börülcesi, kabak çiçeği dolması ve kremalı ahtapot yemeye götürebilirsiniz. 
Yemekte şarap seçmek ise ayrı bir keyiftir. 3000 yıldır şarapçılık yapılır çünkü bu adada. Şu an üretim yapan en eski şaraphane Yunatçılardır. Çamlıbağ olarak da bilinir.  Ataol ve Talay onu takip eder. Corvus, adanın bağcılığında bir dönüm noktasıdır. Şarapları dünya çapında ödüller almaya devam etmektedir. Daha çok reçelleri ile bilinen Gülerada ise son yıllarda şarap üretmeye başlamıştır.
Bu yaz adada Amadeus adlı yeni bir şaraba da rastladım. 20 yıldır adaya gidip gelen Viyanalı bir aile, bir süredir ürettikleri şarapları satışa sunmaya başlamış. Zlahtina adında Hırvat kökenli bir üzüm ekmişler adaya. Cabernet Sauvignon'dan ise bir roze yapmışlar. Shiraz'dan kırmızı, bir ada üzümü olan Vasilaki'den ise bir beyaz üretmişler.    Ada şarapları ile kıyaslandığında belirgin bir fark var. Ben sevdim. 
Dolu dolu iki ay geçirdiğim adaya bu yaz plansız bir şekilde iki kez gittim. Vapurda rüzgar yüzüme çarparken gördüğüm canlı bir kasabaydı artık. İner inmez bir tanıdığın arabasına atladığımda aradan geçen onca mevsimi unuttum. Sanki Geyikli'ye geçmiş, günbatımında bir bira içmiş, sonra geri dönmüştüm.
İskele Sancak'a, geceleri mini etekli kızlarımızın 5 metrekarede dans ettiği Polente'ye, Limonlu Bahçe'ye bir selam verip pansiyonuma gittim. Kaldığım birkaç gün boyunca Ayazma'da, Akvaryum'da, Habbele'de ve adını bilmediğim başka koylarda denize girdim, Star Walk ile yıldızları keşfettim, gelincik şerbeti içip, karpuz ve incir reçelleri yedim.
Muhtemelen uzunca bir süre gidemeyeceğim Bozcaada'ya. Fakat çok önemi yok. Dünyanın bir ucundan, Avustralya'dan gelip adaya yerleşen Lisa ile bir gün kahve içerken "Adaya bir kez için ısındı mı, kopmak zordur, döner dolaşır yine bir şekilde buralara gelirsin" demişti.
Şimdi başka yollar için hazırlık zamanı.