25 Ağustos, 2011

Una Cancion Desesperada

Ateşli hastalık geçirmeyeli çok olmuştu. İş yerinde, bu yaz sıcağında gelen üşümeye bir süre direndiysem bile, yüzümün sarılığından olsa gerek, 'al bakalım bayram hediyesi Öküzgözü ve C.S./Petit Verdot'nu, güzelce dinlen' diyerek dün eve gönderildim. Annemin 'ben sana demiştim'leri arasında bolca yemeğe ve sıcak sıvı tüketimine maruz bırakıldım. Ateşli hastalıklara özgü titreme ve uyurken ter atma halinin hoşuma giden bir tarafı var. Uzun zamandır beni rahat bırakmayan rüyalarımdan iki gecedir kurtulmamı sağladılar. Uyku aralarında ise atılması gereken mailleri bir yana bıraktım. İki aydır, fark ettim ki 'işkolik'lik eğilimine sahibim Mesele sürekli çalışmak değil, fakat kafanda sürekli işe dair bir şeylerin bulunması iyi değil. Bundan kurtulmanın bir yolu olmalı. Öğrencilik hayatıma devam edeceğim için, bu sorun bir süre rafta kalacak. Öte yandan, ilginç olan bir başka şey ise, günlük hayatında fazlasıyla dağınık bir insan olmama rağmen, çalıştığım ortamda buna hiç tahammülüm yok. Fabrikada yerlerdeki lekeleri klorlamamak için kendimi zor tutacağım aklımın ucundan gelmezdi. Garip. 
Ateşim düşer gibi. Yine de dinlenmeye ve maillerden uzak durmaya devam. En azından yarına kadar. Scarlatti dinleyip Pablo Neruda okumak güzel. Aşk şiirlerinin tamamına yakını sıkıcı olsa da, Neruda bir başka galiba. Hastalık melankolisinden değil yani. 
Gözleri -ve kafayı- yormayıp, Mary and Max izlerken uykuya dalmalı sanırım.