Avrupa şehirlerinin içinden geçen nehirler, şehirleri daha sempatik hale getiriyorlar, doğru. Fakat söyleyin, deniz gibisi var mı?
Birkaç gün oldu, dünya ile bağlantımı kesip güneyde bulunan Narbonne adlı küçük şehre gittim. Susuzluk sıkıntısına rağmen bolca şarap üretilen bu bölgede baharatına dolgun şiraz bağlarını gezerken, arabayı kullanan arkadaşım 'deniz kıyısına gitmek ister misin, özlemiş olmalısın, İstanbullusun sen' dedi. Söylediği gibi iyi geldi ellerimi cebime sokup Akdeniz kıyısında dolaşmak. Biraz ileride bereleri ile koşuşturan çocukları izleyerek.
Yazlık yerler, kışları bir başka güzel oluyor. Hele güneyse ve soğuğa rağmen hep güneşi görüyorsa. Bağlar öylece uzanıyorsa önünde ve akşam sofranda bitmeyecek çoklukta şarabın varsa eğer.
Adayı hatırlattı bana bu küçük gezi, bir sigara yakıp yıldız bolluğunu görmek için kendi etrafımda dönerken.