23 Temmuz, 2011
22 Temmuz, 2011
Scotch Whisky
İskoçya, Avrupa'nın en uzak noktalarından biri olmasına rağmen, bir çok özelliğiyle aklımızdadır. Etek giyip gayda çalan erkekleri, dağları ve nehirleri, güneşin nadir görüldüğü, gri bulutlu havası, en çok da viskisi ile biliriz İskoçya'yı. Malt, tahıl ve popüler markaların bir çoğunda olduğu gibi harmanlanmış viskileri vardır. Üretim yönteminin dışında, tadına doyulmaz kaynak suyunun da viskiyi oldukça etkilediği söylenir.
Türkiye'ye yeni gelmekte olan viskilerin hikayesini okuduktan sonra, ilk kez ayrıntılı bir şekilde İskoçya haritasına baktım. Onlarca ada, fiyordlu kıyılar. Türkiye'ye yeni giriş yapan viskilerden biri "Isle of Jura", İskoçya'nın güney batı sahilinde, George Orwell'in 1984 romanını yazdığı adanın güzel viskisi. Deniz kokulu.
Damıtımevinin adresini bulup haritadan görmek istedim. Ancak kayıtlı bir sokak görüntüsü bulamadım. Yalnızca birkaç fotoğraf çıktı.
İthal edilen bir diğer viski ise, "Dalmore". Inverness'in hemen kuzeyinde, Black Isle adı verilen bir yarımada var. Yarımadanın hemen üzerinde bulunan Cromatory fiyordu ise petrol çıkarılan bir bölgeymiş. Invergordon'dan baktığınızda bu platformları görebiliyormuşsunuz. Dalmore damıtımevi ise Invergordon'un biraz ilerisinde bulunuyormuş. Adresi "Dalmore Distillery, Alness Ross-shire, Scotland" olarak geçiyor. Haritada sokak görüntülerine ulaşabiliyorsunuz. Yol üzerinde bulunan, viskinin eskitildiği fıçıları dahi görebilmeniz mümkün. Öte yandan, alkol fabrikasının hemen önü alabildiğine kıyıya bakıyor.
Yeni gelen viskilerden bir diğeri ise, geçtğimiz günlerde tesadüfen içmiş olduğum bir marka; son yıllarda Türkiye'de bulunması zorlaşan, Glenfiddich'in 12, 15 ve 18 yıllık bir serisiymiş. Son zamanlarda çokça ödül almış.
Damıtımevinin adresini bulup haritadan görmek istedim. Ancak kayıtlı bir sokak görüntüsü bulamadım. Yalnızca birkaç fotoğraf çıktı.
İthal edilen bir diğer viski ise, "Dalmore". Inverness'in hemen kuzeyinde, Black Isle adı verilen bir yarımada var. Yarımadanın hemen üzerinde bulunan Cromatory fiyordu ise petrol çıkarılan bir bölgeymiş. Invergordon'dan baktığınızda bu platformları görebiliyormuşsunuz. Dalmore damıtımevi ise Invergordon'un biraz ilerisinde bulunuyormuş. Adresi "Dalmore Distillery, Alness Ross-shire, Scotland" olarak geçiyor. Haritada sokak görüntülerine ulaşabiliyorsunuz. Yol üzerinde bulunan, viskinin eskitildiği fıçıları dahi görebilmeniz mümkün. Öte yandan, alkol fabrikasının hemen önü alabildiğine kıyıya bakıyor.
Yeni gelen viskilerden bir diğeri ise, geçtğimiz günlerde tesadüfen içmiş olduğum bir marka; son yıllarda Türkiye'de bulunması zorlaşan, Glenfiddich'in 12, 15 ve 18 yıllık bir serisiymiş. Son zamanlarda çokça ödül almış.
09 Temmuz, 2011
Coco Chanel
Gabrielle Chanel'in ismini aldığı şarkıdır Coco. Son yıllarda hakkında çokça film çekildi. Yetimhanede geçen çocukluğu ile başlayıp bir moda ikonu haline gelen bu Fransız kadının hikayesini anlatan iki filmin yanında, Igor Stravinsky ile yaşadığı aşkı anlatan üçüncü bir film de yapıldı. Bu parça 2008 yapımı "Coco Chanel" den alıntı.
Bu süreçte, Coco Chanel'in hayatı ile ilgili filmlerde değinilmemiş haberler de yayınlandı. Nazilerle olan ilişkisi üzerine yazılar yazıldı, hakkında eleştiriler yapıldı. İnsanların gerçek hikayesini tam olarak bilmemiz olası değil. Kendi ağızlarından dinlemiş bile olsak. Fakat kimsenin karşı çıkamayacağı bir gerçek var; Coco Chanel, yaşadığı döneme aykırı tasarımları ile modada bir devrim gerçekleştirmiştir. Kocaman şapkaların, korselerin, uzun ve kabarık eteklerin olduğu bir dönemde kadınlara ilk kez pantolon giydirmiş, mini etek modasını çıkarmıştır. Bir başka deyişle, kalıplaşmış, kadınların dahi sorgulamayı unuttuğu alışkanlıkları orta yerinden kırmıştır. Kendine güveni, sertliği ve yeteneği ile bir kadın hareketinin öncüsü olmuştur. Böyle bir durumda, hikayesinin ayrıntıları, bana kalırsa çok da bir önem taşımıyor.
05 Temmuz, 2011
Mi Par d'Udir Ancora
Bazen insan, bazı duyguları aniden, şaşırtıcı bir kesinlik içinde hisseder. Bir an gelir, aşık olur mesela. Bir gün uyanır, 18 yıldır yaşadığı evden çıkmaya karar verir ve 18 gün içinde kendisini bir başka evde bulur. Bir şey görür ve almak ister. O an, başka bir yol yoktur. Olan olmuştur.
French Kiss'in sonlarına yakın bir sahnede Kate, Luc'un odasında bir şarap koku kutusu görür. Hoşuna gider. Luc'un tutkusunu anlayamaz fakat varlığını hisseder.
Bu tuhaf sahneyi bugün Kav Butik'te dolaşırken, bir koku kutusu gördüğümde hatırladım. O an, kutunun aniden benim olmasını istedim. Aynı hissi, Nazım'ın tüm şiirlerini gördüğümde duymuştum.
Aniden ve büyük bir şeffaflıkla gelen duygular, hoşnutlukla karşılanmalıdır. Kıymetlidirler çünkü. Neye yol açarsa açsınlar. Gitmeye, kalmaya, gülmeye, ölmeye veya yeniden doğmaya.
Bazen düşmeye, ağlamaya.
04 Temmuz, 2011
houses of the holy
Küçüklüğümüzde kasetler vardı. Biraz büyüdük, cdler çıktı. Kasetler 5 milyon, cdler 10 milyondu. İlk kez Samsun'da, Rus Pazarı'nda dolaşırken anneme bir cd aldırmıştım, kimindi hatırlamıyorum. Biraz daha büyüdük, hepsi yok oldu. Mp3 devri başladı. Çok meraklı olanlarımız dışında, albüm kapaklarını incelemeyi öğrenemedik biz.. Halbuki albüm kapakları ilginçtir. Albümün kendisi kadar bir hikayeye sahiptir. Kapak dizaynı önemli bir meseledir, albümün ruhunu üzerinde taşır.
Bir kitap buldum, günlerdir elimde. Seçilmiş bazı albümlerin kapak hikayelerini anlatıyor. Houses of the Holy örneğin. 70'lerin başından dünyayı sarsan Led Zeppelin'in 73 yılı albümü. O dönemlerde Pink Floyd, AC/DC, Scorpions, The Alan Parsons Project gibi grupların albüm kapak tasarımlarını yapan İngiliz bir grup olan Hipgnosis'i arayan Jimmy Page, yeni albümlerinin kapağı için bir anlaşma yapmış. Kapakta görülen fotoğraf, kuzey İrlanda'da Giant's Causeway'de çekilmiş. Fikir, Arthur C.Clark'ın Childhood's End kitabından alınmış. Kitabın sonlarına doğru, dünyanın kalan tüm çocukları bir araya gelip zihinsel bir dönüşüm geçirerek dünyayı terk ediyorlarmış.Hipognosis bu fotoğraf için öncelikle bir aile kullanmayı düşünmüş, daha sonra, masumiyetin açık br göstergesi oldukları için çocukları, savunmasız hallerini vurgulamak için de çıplaklığı kullanmış.
Bunun gibi çokça dizaynın ayrıntıları var. Okudukça yakından görmek istiyorsun. Son zamanlarda, sevdiğim albümleri satın almaya başlamış olmanın sevinci var içimde. Zamanla birikeceğini umuyorum. En güzel albüm, elinde tutabildiğin üç boyutlu albümdür, bunu anladım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)